Tek kelimeyle, kötü.
Eğer ki, herhangi bir makinede En azından şimdiye kadar kullanılan veya duymuş değil gerçi her seferinde kartlarını tek tek beslenirler. Dakikada yüzlerce kartı besleyen ve okuyan otomatik kart okuyucular vardı (muhtemelen yaklaşık 1000 / dakika, ancak kesin özelliklerden emin değilim).
Tipik bir durumda, kodu elle yazdınız ve kartlara zımbaladınız. Her kart bir kod satırı içerir (80 sütuna kadar). İdam edilecek kart destesini aldın. İş birikimine bağlı olarak, bir saatten bir güne veya daha geç bir süre boyunca, desteğinizi çıktıların çıktısıyla birlikte geri aldınız.
Muhtemelen eklemeliyim: kart desteniz bir iş olarak çalıştığı için, sadece programın kodunu göndermediniz - derlemek ve yürütmek için talimatlarla bir toplu iş dosyası / kabuk komut dosyasına benzer bir şey yazmak zorunda kaldınız. kodu. IBM JCL (bir örnek için) Hollerith kartı kökenlerinden büyük ölçüde etkilenmeye devam etmektedir.
Başka bir küçük nokta: hatırladığım çoğu sistemde, normalde her delik kartına bir satır numarası eklediniz. Eğer yapabiliyorsan bir güverte düşürmekten kaçındın, ama bir kişi düştüğünde, pek çok kişinin hayal ettiği trajedi değildi. İlginç yan nokta: en azından gördüğüm kart sıralayıcıları bir sayı tabanı sıralaması kullandılar - kartları, satır numarasının bir rakamına dayanarak 10 kutuya ayırırlar, daha sonra bunları "birleştirir" (tüm kartları tek bir kutuya bırakırlar) sonra sırayla satır numaralarında hane sayısı kadar tekrarlayın.
Hollerith kartları son derece etkiliydi - bir sınır olarak 80 sütun hala neredeyse rahatsız edici derecede hayatta kalıyor. En azından Kontrol Verileri ana çerçevelerinde, dosya sistemi gibi şeyler de oldukça ağır bir şekilde etkilendi. Hollerith kartları çoğunlukla kaybolduktan sonra, bunların kalıntıları işletim sisteminde görülebiliyordu - örneğin, bir satırın gerçekte ne kadar az / çok karakterine bakılmaksızın, metin dosyaları genellikle 80 karakterlik bir dizi olarak saklandı. Hala doğrudan aramak yerine, bir metin dosyasının N satırını bulmak için önceki tüm satırları okumak zorunda kaldığınız Unix gibi bir sistemin "geri kalmışlığı" ndaki sürprizimi hala hatırlıyorum .